Yarın 2012'ye veda edeceğiz. Çoğumuz yılın son günlerinde geçen yılın muhasebesini yapıyor ve gelecek yılda gerçekleştirmek istediklerimizi gösteren uzun listeler hazırlıyoruz. Listemizdeki maddelerin de çoğu maddiyatla ilgili oluyor: şunu alayım, şuraya gideyim gibi. Benim de burada sizlerle paylaşamayacağım bir 2013 listem var tabi ki. Ama inanın ilk ikisini çıkartırsanız, diğer tüm isteklerim gerçekleşse bile 2013 benim için iyi bir yıl olmaz. O yüzden sizlerle listemin ilk iki maddesini paylaşacağım:
1) SAĞLIK. Lafın gelişi değil, gerçekten her şeyin başı sağlık. Sağlık olmayınca listenizdeki hiçbir şeyin anlamı olmuyor. Örneğin ev mi almak istiyorsunuz, hastanelerde sürünüyorsanız, sarayda otursanız ne yazar? En çok görmek istediğiniz yer Amerika mı? Emin olun, bir şekilde mümkün olsa gitseniz ve orada hastalansanız gözünüz Özgürlük Anıtı'nı bile görmez. O yüzden ben her zaman listemin ilk sırasına 'sağlık' yazıyorum.
2) AN'I YAŞA. Sıklıkla telaffuz ederiz bu iki kelimeyi fakat nadiren hakkını veririz. Çünkü şükretmek yerine hep şikayet ediyoruz. O yüzden de karşımıza çıkan fırsatları kaçırıyor, yanından geçtiğimiz güzellikleri görmüyor, her şeyi ıskalıyor ve an'ı yaşamıyoruz. Benim listemin ikinci sırasında da 'an'ı yaşamak' var. Belki de başımıza gelen iyi şeylerin sayısı sandığımız kadar az değildir, sadece biz an'da olmadığımız için farkına varamıyoruzdur. Ne dersiniz?
Henüz bu blog'u yazmaya başlamadan önce, 5 Temmuz 2012'de bir yazı yazmıştım. Yeri gelmişken onu da sizlerle paylaşmak istiyorum. An'ı yaşamanın önemini kendinize sık sık hatırlatın, yaşadığınız güzelliklerin farkına varın ve şükredin. Ben öyle yapacağım. Hepinize şimdiden sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yıl diliyorum.
CARPE DİEM - AN'I YAŞA
Mutfak
masasındasın. Yalnız kahvaltı etmekten hatta sofraya oturmaktan hiç
hoşlanmazsın. Ama yine yalnızsın. Çocuklar aceleyle kahvaltılarını yapmış
kalkmışlar. Bu yaşta onlardan senin de kahvaltın bitene kadar masada kalmaları
beklenemez doğrusu. Kirli tabaklar, boş çay bardakları, yarım bırakılmış
ekmekler ve kafanda düşüncelerle sen baş başasın. Kahvaltıdan sonra renklileri
makinaya atayım, 3’te kızımın İngilizce kursu var, onu kursa bırakınca Aslı’ya
uğrarım -sabah annesini Türkiye’ye yolcu
edecekti, yalnız kalmasın-, akşam eşim de yok evde çocukları oyalayacak bir
faaliyet bulmam lazım… derken bir an evdeki sakinliği fark ediyorsun. Çocuklu
evlerde sessizliğin pek hayra alamet olmadığını bugüne kadarki annelik
tecrübelerinle anlamış bulunuyorsun. Şöyle çaktırmadan kalkıp çocuklara
bakıyorsun neler yapıyorlar diye. Kıbrıs’ın Temmuz sıcağında rüzgârın
serinlettiği yegâne yerlerden biri olan ön balkonunuzdaki masaya kızın oturmuş
dün aldığınız hamurla saç modelleri yapıyor. Biraz daha şaşırtıcı olanı ise oğlun
sen hiçbir şey demeden televizyonu kapatmış ve yine dünkü alışverişte kendi
seçip aldığı ‘Kutuplarda İnecek Var’
isimli kitabı okuyor. Hem de ne okuma, sen koridordan geçerken hiç laf
atmıyor sana. Şaşkın bir şekilde masaya dönüyorsun, çayından bir yudum
alıyorsun, çayın tadı yayılırken ağzında, dışarıda hiç susmak bilmeyen cırcır
böceklerinin sesini fark ediyorsun aynı anda. Farkına varmak… Ne garip değil
mi, cırcır böcekleri saatlerdir ötüyorlar, hatta sabah uyandığında camdan o
kadar çok sesleri geliyordu ki rahatsız bile oldun. Ama şimdi ilginç bir
şekilde içine bir huzur doluyor. Hep istediğin ama nadiren
gerçekleştirebildiğin bir şey yaşıyorsun aslında o anda. Anı yaşıyorsun ve
şükrediyorsun. Çocuklarım sağlıklılar ve büyüdüler. Kendilerini iyi ve güzel
şeylerle meşgul ediyorlar. Doğanın içinde, çayımı içiyorum. Allah’a şükürler
olsun hiçbir sıkıntım yok diyorsun. Gözlerine yaş doluyor birden, yaşadığın o
‘an’ın güzelliğinden.
‘An’ bitiyor.
Kızın ‘anne sana da saç yapayım mı’ diye sesleniyor. Evdeki sessizliğin
bozulduğunu fark eden oğlun ‘bugün bilgisayar süremi biraz uzatsak olur mu
anne’ diyor. Öndeki inşaatın gürültüsü cırcırböceklerinin sesini bastırıyor. Daha
masayı toplayıp, ekmek kırıntılarını süpürmen lazım. Yoksa pencerenin altındaki
minik delikte bekleyen karıncalar işbaşı yapacaklar. Çayımı bitirip başlayayım
diyorsun. Bir yudum daha alıyorsun çayından. Bu çay da soğumuş yahu….